Merhaba! Yine gecike gecike yazdığım yazılardan biri. Yıl bitmek üzereyken daha fazla aksatmayayım dedim. Haziranda hiçbir şey yapmadığım için sizlerle bu ayda listeme eklediğim şarkıları geç de olsa paylaşıyorum.
Görüşmek üzere!
Merhaba! Yine gecike gecike yazdığım yazılardan biri. Yıl bitmek üzereyken daha fazla aksatmayayım dedim. Haziranda hiçbir şey yapmadığım için sizlerle bu ayda listeme eklediğim şarkıları geç de olsa paylaşıyorum.
Mayısta Takıntılar filmini izledim. Fena değildi ama çok da bayıldım diyemem.Oyuncu kadrosu bayağı sağlam: Zafer Algöz (Yahşi Batı, Arif V 216, Karakomik Filmler, Hokkabaz, A.R.O.G., Pek Yakında, Ali Baba ve 7 Cüceler), Seda Bakan (Küçük Sırlar, Muhteşem Yüzyıl, Öldür Beni Sevgilim, Deliha, Geniş Aile, Kiralık Aşk, Arif V 216), Ecem Erkek (Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü?), Özge Özberk (Suskunlar, Melekler Korusun, G.O.R.A., Çiçek Taksi, A.R.O.G., Gelsin Hayat Bildiği Gibi, Çemberimde Gül Oya, Babam ve Oğlum, Do Not Disturb, Arif V 216, Pis Yedili, Bir Demet Tiyatro, Otogargara, Bana Bir Şeyhler Oluyor, Neredesin Firuze, Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü?), Sarp Akkaya (Çukur, Suskunlar, Söz, Ezel, Kötü Çocuk, 7.Koğuştaki Mucize, Arka Sıradakiler), Bora Akkaş (Geniş Aile, Kocan Kadar Konuş serisi, Çalgı Çengi, Ay Lav Yu Tu, Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü?, Avrupa Yakası, Love) ve Çiçek Dilligil (Çılgın Bediş).
Book Club filmini izledim. Çok beklentim yoktu zaten basit bir italya güzellemesiydi.Kadrosu gereksiz etkileyici: Jane Fonda (Grace and Frankie,Luck), Candice Bergen (Bride Wars,Sex and The City, House) ve Mary Steenburgen ( Back to the Future Part II-III, Elf, Duyguların Rengi),Andy Garcia (The Godfather Part III, Ocean’s Eleven,Mamma Mia,Uzay Yolcuları), Don Johnson (Django Unchained, Watchmen,Talihsiz Serüvenler Dizisi (2017)),Craig T. Nelson (The Incredibles serisi, Poltergeist serisi, The District, Young Sheldon, Grace And Frankie) ve Alicia Silverstone (Clueless, Saftirik Greg'in Günlüğü (2017)) gibi usta isimler başrolde.
Devil May Cry Netflix animesini izledim ve genel olarak beğendim. Oyunu gerçekten çok severim, o yüzden diziye de ayrı bir merakla yaklaştım. Aksiyon sahneleri yerinde, görsellik güzel ve atmosfer de oyunun karanlık, gotik ruhunu iyi yansıtıyor.Ama tabii bazı şeyler beni biraz rahatsız etti. Dizide Mary’ye fazlasıyla önem verilmiş, neredeyse hikayenin tam merkezine oturtulmuş. Bu durum, Dante’nin o alıştığımız karizmatik ve gözü kara avcı imajını biraz gölgede bırakmış gibi geldi. Dante sanki biraz nerflenmiş, eskisi kadar sert ve havalı değil. Bu da açıkçası oyun hayranı olarak beni biraz üzdü.Yine de sonucunda güzel bir iş çıkmış.
Tron (1982), o dönemin inanılmaz cesur ve yenilikçi filmlerinden biri olarak kesinlikle izlenmeye değer. Film, bilgisayar dünyasına dair o zamanlar neredeyse hiç görülmemiş görseller ve fikirlerle dolu. Bazen biraz eski usul ve teknoloji tabii ki göze çarpıyor, ama o dönem için devrim niteliğinde bir yapım olduğunu unutmamak lazım.Oyuncu kadrosu da oldukça güçlü: Jeff Bridges (The Big Lebowski, Tron serisi, Neşeli Dalgalar, The Giver, Kingsman (2017)), Bruce Boxleitner (Tron Serisi), David Warner (Titanic, Star Trek V), Cindy Morgan (Tron serisi), Barnard Hughes , Dan Shor (Tron Serisi) ve Peter Jurasik gibi isimler yer alıyor.
Tron: Legacy (2010), görsel olarak inanılmaz bir film. Hikaye biraz klasik kalıyor ama o dünya tasarımı ve müzikleriyle bence çok keyifli. Özellikle atmosfer açısından beni yine içine çekti.Oyuncu kadrosu da bayağı iyi: Garrett Hedlund (Truva), Jeff Bridges, Olivia Wilde (House, Don’t Worry Darling, Komşu Kızı, The O.C.,Her,Babil), Bruce Boxleitner, Michael Sheen (Good Omens, Uzay Yolcuları, Underworld serisi, Alacakaranlık (2010,2012,2011,2009),Masters of Sex,Alice Harikalar Diyarında serisi, Midnight In Paris, Dolittle, Kanlı Elmas), Beau Garrett (Fantastic Four: Rise of the Silver Surfer, The Good Doctor, Ateşböceği Yolu, House) ve Serinda Swan (Percy Jackson (2010), The Twilight Zone) yer alıyor.
Merhaba!
Bu ay Mexican Gothic’i bitirdim ve bayağı ilginç bir okuma deneyimi oldu. Başta gotik havasını ve mekânın yarattığı o kasveti sevdim. O eski malikanenin ürpertici atmosferi, sürekli bir huzursuzluk hissi veriyor ve sayfaları çevirmeye itiyor.
Ama açıkçası tam anlamıyla bayıldım da diyemem. Yer yer tempo çok yavaşladı, bazı kısımlar gereksiz uzatılmış gibiydi. Karakterlerle de tam bağ kuramadım, sanki biraz yüzeyde kaldılar.Yine de atmosfer yaratma konusunda kitap bayağı iyiydi. O rahatsız edici hava ve içindeki gizemli olaylar, bir noktaya kadar oldukça çekiciydi. Özellikle gotik türünü sevenler bence bir şans verebilir.
Just Like Heaven, beklediğimden daha tatlı ve keyifli bir film oldu.Oyuncu kadrosunda Reese Witherspoon (Legally Blonde serisi, Big Little Lies, Sing serisi, Little Fires Everywhere, Your Place Or Mine, American Psycho, Canavarlar Yaratıklara Karşı, Friends, Kya'nın Şarkı Söylediği Yer, Wrrinkle In Time, Gone Girl, Tinkker Bell), Mark Ruffalo (Mickey 17, Avengers serisi, 13 Going on 30, Zodiac, Now You See Me serisi, Zavallılar, Zindan Adası, Begin Again, Sil Baştan, The Adam Project, Thor:Ragnarok, İki Kadın Bir Erkek, Captain Marvel, Kaptan Amerika (2016)), Donal Logue (Gotham, Sons of Anarchy, Hayalet Sürücü, Vikings, Max Payne, The Equalizer), Dina Spybey (Freaky Friday, The Haunted Mansion), Ben Shenkman (Bir Rüya İçin Ağıt), Ivana Miličević (Casino Royale, Banshee,Love Actually, The 100, Castlevania, Charmed, Ugly Betty) ve Jon Heder (Neşeli Dalgalar serisi, Canavar Ev, Aşk Çeşmesi) yer alıyor.
Merhaba!
Hikaye baştan sona kopuk, ne anlatmak istediği de muğlak.Genel olarak “bu neydi şimdi?” dedirtti.Eğer bu aralar bir şeyler izlemek için film arayan varsa, buna hiç vakit harcamayın derim.Kadrosunda Amy Schumer, Brianne Howey (Ginny & Georgia,Scream Queens,The Exorcist), Will Forte (The Last Man on Earth,HIMYM, Köfte Yağmuru serisi, Ridiculous 6, Willoughby Ailesi, Esrarengiz Kasaba), Jillian Bell (Liseli Polisler 2, Bridesmaids, Esrarengiz Kasaba), Urzila Carlson (American Pie 9, Henry Danger), Lizze Broadway ve Jackie Sandler (Hayatım Yalan, Yanlış Missy, 50 First Dates, Ridiculous 6, Murder Mystery, Zohan'a Bulaşma, Pixels, Otel Transilvanya, The Week Of) yer alıyor.
Kış soğukları kendini hissettirmeye başlarken, 2025 sezonu da cesur ve sofistike trendleri beraberinde getiriyor. Gelin 2025 kışında öne çıkacak moda akımlarına göz atalım.
1.Metalik Dokunuşlar
Gümüş, altın ve bronz tonlarında parlayan kumaşlar, kabanlardan botlara kadar her parçaya lüks bir hava katıyor. Günlük şıklıkta bile metalik detaylara yer vermek, 2025 kışında stil sahibi olmanın anahtarı olacak. Özellikle gece davetlerinde veya özel etkinliklerde metalik parçalarla sofistike bir görünüm yakalamak mümkün.
2.Yün ve Kaşe Kabanlar
Oversize kesimler ve uzun formlar, kışın vazgeçilmezi olmaya devam ediyor. Özellikle camel, gri ve bordo tonlarındaki yün kabanlar, hem sıcak tutuyor hem de zamansız bir şıklık sunuyor. Farklı dokularla kombinlendiğinde ise hem klasik hem de modern bir tarz yaratmak mümkün.
3.Kırmızı Renk Hakimiyeti
Bu sezonun favori rengi kesinlikle kırmızı! Baştan aşağı kırmızı kombinler veya sadece bir kırmızı aksesuar, kış stilinizi ve enerjinizi anında yükseltebilir. Cesur ve iddialı bir görünüm için kırmızıyı deri ve yün gibi farklı materyallerle buluşturabilirsiniz.
Soğuk havalarda şıklığınızı tamamlarken, cildinizin de korumayı unutmayın!
Hava değişimleri cildinizi hızla kurutur. Kuruyan ciltler için en büyük sorunlardan biri, cildin elastikiyetini kaybetmesi ve tahriş olmasıdır. Hassas cilde sahip olan kişilerin, özellikle kış aylarında cildine ekstra özen göstermesi gerekir.
Vaseline Gluta-HYA serisi, GlutaGlow ve hyalüronik asit içeren formülü ile 5 günde daha aydınlık ve parlak* bir cilt sağlar. Serum etkili formülü ile ciltte hızla emilir, yağlı ve yapışkan bir his bırakmaz.
Vaseline Gluta-Hya Serum Etkili Losyonları incelmek için tıkla.
*Aydınlık ve parlaklık iddiası ürün kullanılmadan önceki haline kıyasladır. Düzenli kullanımla yapılan klinik testlere göre.

Bir boomads advertorial içeriğidir.
Merhaba!
Dikenlerin Büyüsü, ilginç bir atmosfer yaratmaya çalışıyor ama açıkçası beni içine çekmeyi başaramadı. Hikaye boyunca neler olup bittiğini tam anlamıyla kavrayamadım, çünkü anlatım biraz karmaşık ve dağınık geldi. Karakterler de pek derinlikli hissettirmedi, özellikle ana karakterle bağ kurmakta zorlandım. Kitabın büyülü bir havası var ama dünya inşası ve olay örgüsü pek iyi işlenmemiş gibi. Bazen olaylar birbiriyle yeterince bağlantılı gelmedi ve neyin, neden olduğunu anlamakta zorlandım. Belki de yazarın tarzı bana pek hitap etmedi. Sonuç olarak, Dikenlerin Büyüsü benim için çok akıcı ya da etkileyici bir okuma olmadı. Fantastik öğeler ilginçti ama anlatım tarzı yüzünden içine girmekte zorlandım.