Gölün Dibindeki Ev - Kitap
02:47
Tür: Korku-Gerilim
Goodreads Puanı: 3.28 (1591 oy)
Orijinal Adı: A House at the Bottom of A Lake
Yayınevi: İthaki
Çeviri: Aslı Dağlı
Basım Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 184
2015 ve 2016’da Türkiye’nin En Çok Satan Korku Gerilim Kitabı Olan Kafes’in Yazarı Josh Malerman’dan Tüyler Ürpertici, Yepyeni Bir Roman! İkisi de on yedi yaşındaydı. İkisi de korkuyordu. İkisi de evet diyordu. Mükemmel bir ilk randevuydu: üzerinde kanoyla kürek çekilen göller, sandviçler ve soğuk içecekler... Ama Amelia ve James aniden suyun altında yaşamlarını sonsuza dek değiştiren bir şey keşfettiler. İki katlı. Bir bahçeli. Ve ön kapısı da açık. Gölün dibinde bir ev. Amelia ve James için tek bir kural var: Evle ilgili soru sormak yok. Peki böylesine muhteşem bir yerin, belli bir bedelinin olmaması mümkün mü? İkili dalgaların altında parıldayan evde vakit geçirirken gerçekler de ortaya çıkmaya başlıyor: Bir Evin Boş Olması, Orada Kimse Olmadığı Anlamına Mı Geliyor? “Josh Malerman bu işi biliyor.”
-Hugh Howey, Silo serisinin çoksatan yazarı-
“Josh Malerman ilk aşkın getirdiği o peri masalı havasındaki nostaljiyi ustalıkla yansıtıyor ve biz okurlar da gerilimi hissettiğimizde bile uyarı işaretlerini görmezden gelip, bile isteye o yolda ilerlemeye devam ediyoruz.”
-LitReactor.com-
“Gölün Dibindeki Ev, klasik korku anlatılarında çıtayı yükseğe koyuyor. Malerman cüretkâr ve yetenekli bir hikâye anlatıcısı.”
-Dead End Fullies-
“Malerman, bu harikulade korku hikâyesinde, bizi aşk ve büyünün soğuk sularına sokuyor, iki gencin bu sulara açılma macerasını incelikle anlatıyor.”
-Livius Nedin, Booked, Podcast-
(Tanıtım Bülteninden)
*
Delirdik, diye düşündü James. Aşktan delirdik.
İnsanların, özellikle de yetişkinlerin güzel şeyleri kasten kötü şeylere dönüştürdüklerini duymuştu. İşler yolunda gittiğinde yetişkinler her şeyi berbat etmekten hoşlanırdı. Kendi annesi buna “kendini gerçekleştiren kehanet” derdi. Ve bunu, işlerin o kadar da iyi gitmediğini kendilerine kanıtlamak için yaptıklarını söylerdi.
Tünel, yavaş bir kaçış demekti.
Karanlık dediğin ışığın yokluğundan başka neydi ki?
*
Şu yorumda yazmayı en çok istediğim şey:kitaba haksızlık yapıldığı.İddialı cümleler kurmak istemiyorum.Beğenmeyenlere tabii ki saygı duyuyorum.Fakat bazıları var ki Kafes'i -sonuna kızamayacak kadar- beğendi ve acısını bu kitaptan çıkarıyor.Yazdıklarının sonunu getirmeyen,ucunu açık bırakan bir sürü yazar var ki öyle olmasa bile bu da onun yazım tarzı.200 sayfa bile olmayan bir kitap için zaman kaybı demek söz konusu bile değil.En azından boş oturdum değil de bir kitap okudum diyebilirsiniz.Hafiften sinirlendiğime göre kitabın bana hissettirdiklerine geçebilirim.Zaman zaman geren ve tatlı diyaloglar barındıran bir kitaptı.Gözünüzün önüne gölü getirebilirdiniz.O m
anzarayı kafada kurmak o kadar güzeldi ki...Konusu,evin görünüşü de oldukça enteresan anlatılmıştı.Farklı bir konusu olması benim keyif almam için yeterli aslında.Korku hikayeleri okuyor gibi hissettim ve bir an bile sıkmadı.Derseniz ki: benim merak ettiğim daha çooook kitap var.O zaman okumayın.Merak edilecek bir kısmı yok ama okurken seveceğinizi düşünüyorum.
*
“Ne bileyim... oğlanlar... kızlar... insanlar tanışır... Bilmiyorum! Bu korkutucu!”
“Büyükannem Agatha Christie okur.”
“Harika bir yazardır.”
“Harika bir yazardır.”
Görüşmek üzere!
0 comments